Ebeveynler çocuklarına cinsel gelişim konusunda en doğru bilgiyi vermekle ve güvenli ortam hazırlamakla yükümlüdür. Cinsellik konusunda bilgi verirken çocuğun seviyesine uygun davranmak, çocuğa yalan söylemek demek değildir. Ailenin bu konuyla ilgili görevlerinden biri de, çocuğun hangi gelişim evresinde olduğunu iyi takip etmek, çocuğun bu dönemlerde kendiyle ilgili hangi bilgilere sahip olduğunu bilmek, çocuğu iyi anlamak ve en uygun cevabı vermektir.
Çocuk, ailesini “her şeyi bilen” olarak görür ve belli bir yaşa kadar bu güveni duymalıdır. Aile, cinsellikle ilgili konuşurken rahat olmalıdır. Çocuğun ileride sorunsuz bir cinsel hayatının olması için en gerekli şart, aileden, kendi yaşına uygun ve net cevaplar almış olmasıdır. Ailede cinsel bilgiyi veren kişi, genelde çocuğun hemcinsi ebeveynidir; fakat bu durum, kesinlikle olması gereken durum değildir. Hangi ebeveyn cinselliği konuşurken kendisini daha rahat hissediyorsa, çocukla o konuşmalıdır.
Cinsel eğitim, bedensel cinsel değişikliklerle sınırlı bir konu değildir. Cinsel rollerin toplumdaki yeri, cinsiyetlerin eşitliği gibi konular cinsel eğitimde fiziksel konular kadar önemlidir Her iki cinsiyetin de eşit derecede önemli olduğunu anlatmak, ailenin en büyük toplumsal görevlerindendir. Aile, her zaman tam donanımlı bir cinsel terapist olmak zorunda değildir. Çocuğun ihtiyacı olan şey, yalnızca yalın, dürüst ve samimi bilgidir. Aile, çocuğun cinsel gelişimini kendi egosunun üstünde tutmalıdır. Çocuğun hiçbir sorusu cevapsız kalmamalıdır. Ailenin yeterli bilgisi yoksa veya bilgiyi çocuğa aktarmada sıkıntı yaşayacaksa, en uygun anlatım yolu için bir uzmana başvurmalıdır. Böyle durumlarda çocuğa “bunu sana anlatmanın uygun bir yolunu bulunca anlatacağım” demek ve sonrasında anlatmak, çocuğa güven verir. Bu durumda aile hiçbir şey kaybetmiş olmaz.
Çocuğun cinsel kimliğinin oluşması, cinselliğe bakışı, aileden aldıklarıyla şekillenir. en doğru yanıtları verirken bir yandan da sabırlı olmaktır. Ebeveynin çekindiğini, utandığını gözleyen çocuk ısrarcı olabileceği gibi, tam tersi de olabilir. Çocuğun cinsellikle ilgili hiç soru sormaması anormal bir durumdur. Çocuğun cinselliğe bakışını gözlemek için ev içinde oynadığı oyunları izlemek iyi bir fırsattır. Ailenin, cinselliğin toplumsal yapısını, cinsel yaşamın sorumluluklarını ve cinselliğin kültürünü en doğru, ahlaki ve insani şekilde öğretmesi gerekmektedir. Aksi takdirde cinsel sorularına tam yanıt alamamış çocuk, internetten veya pornografik yayınlardan cevap bulmaya çalışacaktır. Çocukların cinsel eğitimi konuşabilmesi, aileden alabilmesi, kendi bedenine ve başkalarının bedenine saygı duymasını sağlayacaktır.
Toplumsal önyargılar, eğitim durumu, psikolojik durum, sosyo-ekonomik durum gibi bir çok değişkene bağlı olarak, aileler cinselliği konuşma konusunda çekingen kalabilirler. Bu durumda ailenin mutlaka profesyonel bir uzmandan yardım alması gereklidir.
Çocuk, edindiği her yeni bilgiden sonra, elindekileri yeniden tartacak, eski verilerin getirdiği yeni soruları yeniden anlamlandırmaya çalışacaktır. Her insanın cinsel deneyimleri kendine özgüdür. Bu yüzden ebeveyn, kendi cinselliği ile ilgili nasıl bir deneyime sahip olursa olsun, çocuğa vereceği bilgiler nesnel olmalıdır. Çocuk, cinsellikle ilgili negatif duygularla doldurulmamalıdır. Cinselliğin insana kendini iyi hissettiren, üretmeye yarayan yönleri vurgulanmalıdır. Bu durumda ailenin en büyük korkusu, çocuğun cinsel yaşamla erken yaşta tanışmasıdır fakat bu duruma sebebiyet veren, ailenin konuşmaktan kaçınan, baskıcı tutumudur. Çocuk, ailesinden alamadığı her cevap için internetten, başka bir büyükten veya güvenilirliği tartışılan ortamlardan cevap arayışına girecektir. Konunun konuşulabiliyor olması, cinsellikle ilgili merakın doyurulması anlamına geldiğinden, cinselliğin tanınmayan tarafı sadece cinsel temas olacaktır. Bunu merak ettiğini, yaşamak istediğini dile getirebilen bir çocuğa cinselliğin en uygun zamanını anlatabilmek, elbette cinsel yaşamıyla ilgili bilgileri yanlış yerlerden edinmiş çocuğa anlatmaktan çok daha kolay olacaktır.